Grundrisse'den Kapital'e Patikalar


Açıklama
Ekim Devrimi’nin üzerinden 100 yıl, Marx’ın başyapıtı Kapital’in ilk yayımlanışının üzerinden 150 yıl geçti.
Kapitalizmin bataklığında debelenen insanlık, bu çamurdan kurtulmaya, insanca yaşamaya, eşitlikçi ve özgürlükçü bir topluma özlem duyuyor.
Kapital, 150 yıldır, böyle bir toplum için verilen mücadelelere yol gösteriyor, ışık tutuyor.
Bu kitapta Melda Yaman, Özgür Narin ve Özgür Öztürk, Marx’ın Grundrisse’den Kapital’e uzanan macerasında geçtiği yolların izini sürerek yeni yollar, yeni patikalar açmaya çalışıyorlar. Geçmişi, bugünü ve geleceği, Marx’tan hareketle düşünmeyi deniyorlar.
İÇİNDEKİLER
Önsöz ve Teşekkür 7
Giriş 11
- Marx ve Yöntem 25
Özgür Öztürk
- Marx’ta ve Aristoteles’te Ortak Ölçü ve Mübadele 69
Melda Yaman
- Bir Kavramın Antropolojisi:Toplumsal Olarak Gerekli Emek Zaman Neyi Ölçer? 121
Melda Yaman
- Para Neden Gereklidir? 183
Özgür Öztürk
- Paradan Sermayeye, Grundrisse’den Kapital’e 213
Özgür Öztürk
- Tarihsel ve Güncel Bir Çözümleme Denemesi
Marx ve Makine 241
Özgür Narin
- Kapital’de Kadın Emeği:
Toplumun Üretiminde ve Yeniden Üretiminde Kadın Emeği 303
Melda Yaman
- Kapital’den Sonra Grundrisse: Marx ve Genel Zeka 347
Özgür Narin
- Kapitalist Üretimin Diyalektik Doğuşu 409
Özgür Öztürk
- Antik Çağlardan Geleceğin Toplumuna:
“Kayıp” Serbest Zamanın Peşinde 441
Melda Yaman
Kaynakça 503
ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR
İçinde bulunduğumuz 2017 yılı, aynı zamanda Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü. Bu büyük devrimle insanlık, eşit ve özgür bir toplum kurma yolunda şimdiye kadarki en önemli adımını atmıştı. Ekim Devrimi’nden doğan Sovyetler Birliği’nin ve onun ardından sosyalizmi kurmaya girişen diğer yapıların 20. yüzyılın sonunda hep birlikte ve gürültülü biçimde çökmüş olmaları, bu temel gerçeği değiştirmiyor.
Yıldönümlerinin genelde iki işlevi var. Bir yandan, (kişisel veya kolektif) tarihte iz bırakan ama zamanla gündemden düşen olayları anımsamaya yarıyorlar. Bir yandan da, aradan geçen süreyi işaretlemek suretiyle, olayın etkilerini daha geniş bir vizyonla yeniden değerlendirmeyi kışkırtıyorlar. Fransız Devrimi’nin 200. yılında son derece canlı tartışmalar yaşanmış, birçok yeniden değerlendirme ortaya konulmuştu. Benzer bir durumun Ekim Devrimi’nin 100. yılı için de geçerli olması beklenebilir.
Mutlu bir tesadüf eseri, 2017 aynı zamanda Marx’ın başyapıtı Kapital’in de 150. yılı. İlk baskısı 1867 yılında gerçekleşen Kapital, o günden beri, dünyayı değiştirmek isteyenler için bir deniz feneri işlevi görüyor. Bu bir abartı veya temenni değil açık, basit bir gerçek. Elinizdeki kitapta uzun uzun göstermeye çalıştığımız gibi, Kapital hem geçmişi hem de geleceği aydınlatmaktadır.
1991 yılında Sovyetler Birliği tarihe karıştığında, sermaye sınıfının sözcüleri zafer çığlıkları atmış, havai fişekler eşliğinde sosyalizmin ölümünü kutlamışlardı. Aradan bir kuşak geçti ve şimdi kapitalizm, kendi tarihinin en büyük krizlerinden birine boylu boyunca yuvarlanmış bulunuyor. Bu basit bir ekonomik kriz değil, burjuva uygarlığının, sermayeye dayalı üretim sisteminin bütünsel krizi.
Çok değil. Başka Bir Alternatif Yok! diye çığlıklar atıp, her şeyi sermayeye peşkeş çekmelerinden çeyrek asır geçmeden batan tekelleri, bankaları devlet paralarıyla kurtarmaya giriştiler. Büyük Birader sizi izleyecek diyerek sosyalizme saldırıyorlardı. Kendileri en âlâ gözetim toplumunu kurdular, emekçiyi tuvalet molasından, tüketim tercihlerine dek izliyorlar. İnsanlığı akıldışı bir sömürü sistemine, kapitalizmin ve ataerkinin terörüne, savaşların, göçlerin, ırkçı yahut dinci köktenciliğin, faşist diktaların eline teslim ettiler. İnsanlık bu vahşet seçeneğinin dışında, sömürüsüyle, ataerkisiyle tüm baskı sistemlerini alt üst edecek yeni bir toplumu, komünizmi çağırıyor. Ancak savaşlar ve vahşet dışındaki bu tek seçeneğin insanlığın ufkuna girmesi için komünizm fikrinin bir hareket olarak vücut bulması gerekiyor.
İşte ekmek ve su kadar ihtiyaç duyduğumuz, böyle bir hareketin yaratılması için bir ufuk, bir kuramsal yeniden üretim ve toplumsal öncü örgütlenmelerdir.
2008-2009 sonrasında içine girmiş olduğumuz yeni dünya konjonktürü, sosyalizmin yükselişe geçtiği bir dönem olmaya adaydır. Bunun kendiliğinden olmayacağını söylemek içinse kâhin olmaya gerek yok. Çatışmalı, sert bir dönem olacak. Fakat, sermayenin iktidarını kolay kolay bırakmayacağı açıktır. 20. yüzyılda iki dünya savaşında ve diğer paylaşım savaşlarında on miyonlarca insanın ölümüne neden olan burjuvazi, hele ki yıkım araçlarının günümüzde ulaştığı teknik düzey dikkate alındığında, çok daha tehlikeli ve ölümcül hale gelmiştir. Bununla birlikte, uçuruma doğru yaklaşan insanlık, farklı bir yola sapıp sermaye düzenini alaşağı etme potansiyeline de sahiptir. 20. yüzyıl sadece sermayenin büyük ölçekli katliamlarını değil, aynı zamanda, her savaşta devrimci olanakların da arttığını göstermiştir. Ekim Devrimi, Birinci Dünya Savaşı’nın ürünüdür; İkinci Dünya Savaşı’nı ise Çin Devrimi ve başarıya ulaşan diğer kurtuluş mücadeleleri izlemiştir.
Son 150 yıla damga vuran gelişmeler kitlelerin ürünüdür. Fakat, yol gösteren devrimci bir teorinin yokluğunda, ne kadar kahramanca veya fedakârca olursa olsun, her mücadele er veya geç yozlaşmaya, sönümlenmeye yüz tutar. Marksizm, teorinin kilit önemini vurgulamak suretiyle, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin hareketlerine bilimsel bir nitelik, akılcı bir vizyon kazandırmıştır. Kitabımızı, Marksizmin zenginliğine küçük de olsa bir katkı sağlaması umuduyla kaleme aldık. Bu kitabı, Ekim Devrimi’nden bu yana geçen bir asırda dünyayı değiştirmek için çaba gösteren, mücadele eden, ufkumuzu aydınlatan tüm devrimcilere adıyoruz.
Önsözü bitirirken, şimdiye kadar birçok yoldan bize bir şeyler öğreten, kiminin öğrencisi olduğumuz, kimini yazdığı eserlerden, bazılarını konuşmalarından tanıdığımız tüm ustalarımıza ayrıca teşekkür etmek istiyoruz. Sadece kendi adımıza değil, insanlığın eşit ve özgür bir topluma doğru mücadelesine verdikleri katkıdan ötürü de. Bu liste çok uzun olacak, mutlaka eksikler içerecektir. Fakat tüm ustalarımız içinde bir tanesini özellikle anmak istiyoruz. 2013 yılında, Gezi’den sadece bir ay önce yitirdiğimiz “ışık yüzlü Marksist” Nail Satlıgan’ı saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.